POLİTİKA 

2024 YEREL SEÇİMLERİ MİLATTIR

Dışarıdan siyaseti izleyip zaman zaman da eleştirmek dışında içine girdiğinde insan bazı şeyleri çok net anlıyor. Bir siyasetçinin iki temel görevi var ve bu görevler şunlar:

1- Yaşanılan sorunların çözümünde çalışmak

2- Olanı geliştirmek

Bu ikisi birbirine paralel olmak zorunda; olmazsa bir devletin sürdürülebilirliği ve vatandaşlarının refahı mümkün değil.

Ben Adalar Belediye Başkanlığı Bağımsız Adayı olduğumdan beri Adalar’ımıza ve Adalarlılarımızın yaşamına daha bir yakından bakar oldum. Bu yakınlık, Adalarlılarla selamlaşıp onlarla sohbet etmek değil; gerçekten dediklerini duymak şeklinde. Adalar’ımıza yakından bakarken de kullanılmamış ve kullanılabilecek potansiyeli keşfetmek mümkün oluyor.

İnsanlarla konuşurken, haklı olarak herkes önce dertlerinden bahsediyor. Örneğin çevre temizliğinin yapılmaması, tarihin korunmaması, gelen turistlerin kalitesizliği veya elektrikli motorların çokluğu…

Aslında sorunlar ne kadar çoksa kullanılmamış ve kullanılabilecek potansiyeli düşünmesi de o denli zorlaşıyor yerel halkın! Örneğin turist şikâyetleri “Arap gelmesin” düşüncesine dönüşüyor ama gelen turistlerin değişmesinin ancak kaliteli turizmin gelişmesiyle mümkün olabileceği göz ardı edildiği için uzun soluklu ve çoklu politikalar düşünülmüyor…

Yani sokaklardaki tabelalardan organize turlara, ne tür turizmin destekleneceğinden o turizme uygun mekânların ve hizmetin verilmesine kadar her şey, “Adalar için nasıl bir gelecek hedefliyoruz?” sorusu ve ona uygun politikaların yürürlüğe girmesiyle yakından bağlantılı.

Ekolojik bir ada ile sanat adasının veya gençleri hedefleyen bir ada ile yaşlıları ve sağlık turizmini hedefleyen bir adanın turizm politikaları farklı farklı olacaktır. Eğer bunların birkaçı bir arada hedeflenecekse o zaman “Birlikte nasıl harmanlanır?” sorusu ve cevabı, geleceği inşa eder.

Genel siyasete baktığımızda da aynı resmi görmekteyiz: Son 20 senede halk o denli yoksunluk ve yoksulluğa itildi ki ülkemizin aslında hepimize yetecek kadar zenginliğe sahip olduğunu, kullanmamış veya kullanılabilecek potansiyelinde sadece bir avuç insan tarafından talan tadında kendilerine pay edildiğini göremiyor!

Kazanma hedefinde olan sıradan bir siyasetçi açısından bakarsak günlük kaygıları dikkate alarak sorunların çözüm önerileriyle –kazandığı zaman yapmayacağı anlaşılır olsa bile– siyaset meydanına çıkması, onun seçimleri kazanmasını sağlayabilir. Ancak sıradan bir siyasetçi yerine politika üretebilen bir devlet insanını siyasetçi olarak düşünürsek bu durumda devlet insanı olan siyasetçi kullanılmamış ve kullanılabilecek potansiyelleri de dikkate alarak bir vizyon çizmelidir ve çizecektir de!

Fakat onun kazanabilmesi için bu vizyonu görebilecek bilinçli bir halka ihtiyaç var.

Oysa hepimiz son 20 yıldır her yaş ve konumdaki vatandaşımızın cahilleştirilmesi sürecini yaşamaktayız. Örneğin halk “Domates çok pahalı” diye yakınırken “Türkiye kadar verimli ve devasa toprağa sahip bir ülkede neden akıllı tarım yapılmıyor?” diye sormuyor. Sadece kendi cebinden o an çıkan parayla ilgilenen vatandaş, gelecek nesillerin refahı veya ülkemizin herkes için kalkınması ve adil paylaşım ile ilgilenmiyor!

Hatta bu kavramların farkında bile değil! Adil paylaşımı kavrayamayan birinin bunun için mücadelesi de mümkün değil!

İşte tam da bu sebeple vatandaşlar, hükümetin de yönlendirmesiyle örneğin sosyal ağlardan süpermarketçiyi protesto ediyor! Oysa süpermarketlerin zaten yüzde 90’ı hükümetin yandaşlarına ait ve protestonun işe yaramayacağı da kesin! Basın da benzer şekilde hükümet yandaşlarının kontrolünde olunca gazeteciler asıl soruları sorup siyasetçileri politika üretmeye iten bir unsur olmaktan çok uzaktalar!

2024 yerel seçimlerinde hangi partiden olursa olsun; her aday ve adaylarla birlikte sokaklarda dolaşan partililer, “Millete hizmet” sloganıyla ortaya çıkmış durumda ve hatta “atamalardan” bunalmış insanlara şirin görünmek adına bu yerel seçimlerde “yerel adaylar” da çoğunlukta. Fakat bu adayların hemen hepsi günlük sorunları çözüme odaklı söylemlerdeyken olanı geliştirmeyi konuşan yok! Tam tersine, allanıp pullanmış da olsalar hemen hepsinin projesi olanı tüketme meylinde!

Fakat yine de bu talan ve tüketime dur diyenler yok değil!

Bu yozlaşmış siyasi ortama razı gelmeyenler yok değil!

Dayatmalara itiraz edenler yok değil!

Bazıları seçmenler arasında, bazıları da bu seçimlere bağımsız adaylar olarak katıldılar…

Türkiye’de ilk kez bir yerel seçimde bu kadar çok bağımsız aday var!

Ve ilk kez, hemen her parti aday gösterdi.

Adalar gibi seçmen sayısı küçücük –ama rantı yüksek– bir ilçede bile bugüne kadar asla görmediğimiz sayıda aday var!

Bu, şunu da doğuruyor: Bir tarafta talanın devam edebilmesi ve rantın sadece bir kesim tarafından kullanılıp refahın genele yayılmaması çabası var, diğer tarafta bu çabaya karşı duranların seslerini duyurma gayreti var…

Bu ikisi arasında 2024 yerel seçimleri kıran kırana geçiyor! Öyle ki örneğin şu an Büyükada’daki Atatürk ve Çınar meydanları, genel seçimlerde olmadığı kadar çok propagandaya tanıkken sokaklar afişlerden, posterlerden, pankartlardan geçilmiyor…

Tam bir kirlilik…

Adeta siyasetin tüm kirliliğini gösteren bir yerel seçim!

Halkın iyiliğini değil, kazanmayı hedeflemiş tüccar siyasetçinin çevre ve insan odağından uzak hırsını ve rant arzusunu fotoğraflayan bir yerel seçim…

Bu kirlilik sadece sokaklarda yok; sosyal medyada da hiç olmadığı kadar nefret söylemi var. Yalanlar, suçlamalar, hakaretler gırla gidiyor. Kazanma hırsıyla, rant arzusuyla pompalanan bu nefret, seçimler sonrasında dindirilir gibi de değil!

Bu yerel seçimler bize şunu gösteriyor:

Halk;

– Dayatılan bu düzenden rahatsız…

– Artık siyasetin izleyicisi değil; siyaseti değiştirme çabasıyla içinde yer almaya da başlıyor.

– Bu rantçılığın ülkemizi tükettiğinin farkında.

– Düşüncesini söylemekten korkmuyor.

– Kendi geleceği için mücadele etmeye hazır!

– Her siyasetçinin ve her partinin içteki menfaat çatışmalarını ve makyajlı dış yüzünü gördü.

– Erdoğan olmadan AKP’nin olamayacağı bir tarafa, Erdoğan’ın da artık büyük oranda kaybettiğini görüyor.

– Kılıçdaroğlu’nun hırsa bürünen haline de tanık oldu.

– Ve diğer her partinin işine geldiği şekilde taraf değiştirebileceğini, etik olmak, değerlerine bağlı kalmak, vatandaşı düşünmek gibi ahlaki temellere oturmadığını da gördü!

Sözün özü…

Benim gibi bağımsız adaylar bu seçimlerde kazanırız veya kazanmayız fakat her birimiz, arkamızda milyonluk bütçeler olmadan yozlaşmış bu sisteme karşı durmayı ve geleceğimizin daha farklı olabileceğini göstermeyi seçtik!

Seçtiğimiz gelecek, bizim!

Ve ben örneğin, Türkiye’de VR toplantı yapan ilk siyasetçi olarak gelecekten bugüne seslendim. Bugün için bilim kurgu tadındaki bu yaklaşım, bundan 10 sene sonra olağanlaşacak!

Hepimiz öyle ya da böyle, şahsi menfaatlerin ötesinde “ülke politikaları yaratılması” ve şeffaf ve hesap verilebilir bir siyasi ortam için vermekteyiz mücadelemizi!

Bu mücadele, özellikle umutsuz gençlerimize esin kaynağı olsun!

Ülkemiz, bizim; hepimizin…

Sadece günü kurtarmayacağız, akıllı politikalarla gelecek nesillere yaşanabilir bir ülke yaratmak için çalışacağız!

Bu bir bilinçtir, aydınlanmanın adımıdır…

İşte bu yüzden, 2024 yerel seçimleri milattır ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar